Durup dururken seninde aklına mantıksız senaryolar gelip kaygın yükselmeye başlıyor mu? Bunun neden kaynaklandığını ve nasıl çözeceğini bu içerikte seninle konuşmak istiyorum
Kaygı doğası gereği aslında zihnimizin önleyici korunma sistemi ancak bu sistem bazen öylesine hassaslaşıyor ki hani bazı arabaların alarmları olur olmadık rüzgarda öter durur ve kafa şişirirler sende her seferinde bakarsın hırsız mı girmiş diye halbuki ne hırsız var ne de ortada bir tehdit. İşte kaygı problemi yaşamakta tam olarak böyledir. Durduğunuz yerde havadan nem kapar ve sistem ötmeye başlar. Zihnimizde bu şekilde gelişmiş bir organın kendisini üzüntü verici olaylara karşı verdiğim anlama kıyasla kendisini koruma azminden dolayı bu kadar hassas olabiliyor. Üzüntü verici olayla kurduğun anlam ne kadar güçlüyse o kadar çok o konuda kaygı mekanizması tetikte olup tehdit verici her unsuru analiz etmeye başlıyor.
Bu aşamaya kadar zihninin kontrolü sanki sen de değilmiş gibi konuştuk. Ama kontrolün sende olduğu alanı yeniden işleyebiliriz. Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünün en sevdiğim yönüde bu. Sen bir şekilde üzüntü veren olay yaşadın veya şahit olarak gözlemledin ve buna bir anlam yükledin. Sonra bu acı verici olaydan kendini korumak için sürekli yeni güncellemeler yaparak kendini geliştirdin ama bu o olayın sen de kaygı yaratmasını azaltmak bi yana dursun tersine artırdı. Bir şekilde böyle olmasını öğrenmiş olabilirsin ama böyle devam etmesi gerektiğini anlamına gelmiyor
Kaygının kendi doğasını anlamak kaygıya karşı toleransınızı güçlendirmekte etkili olduğuna inanıyorum bu sebeple Seninle birlikte psikolojik bir oyun oynayalım ve bu oyunla birlikte kaygı duymanın doğasını anlamaya çalışalım. Şimdi sana tek tek kelimeler vereceğim ve aklına gelenleri videoyu o an durdurup yorumlarda paylaşırsan okuyacağım.
Hazırsan başlayalım.
Köpek, at, uzun…
Turuncu, deniz, gökyüzü
Saat, telefon, tablet
Biber, domates, yumurta
Bu kelimeleri duyunca zihnin bu kelimelerle ilişkilendirme yaptı ve yaratıcı şekilde yepyeni bir anlam çıkarttı. Zihnimizin ne kadar üretken olduğu fevkalede bir özellik değil mi evet ama bu her zaman muhteşem bir özelik mi hayır?
Şimdi bir de şu kelimelere bakalım
Sevgili, mesaj, saat
Köpek, sokak, diş
Deniz, dalga, cankurtaran
Bilgisayar, mail, yönetici
Dolap, bina, enkaz
Soru, masa, optik
Zihninize bu kelimeleri verdiğinizde çoğu zaman otomatik olarak anlamlar çıkartmaya başlayacaktır. Aslında bu biz insanları diğer canlılardan ayıran gelişmiş ve yaratıcı zekanın göstergesi. Yalnız işte bu zekanın en büyük handikabı kendi kendine bu üretkenliğini sürdürmesi. Her güzel şeyin bir bedeli muhakkak vardır. Gelişmiş zihnin bedeli de bu oluyor. Peki bu kaygılarımın sürekliliğinde bizim hiç mi katkımız olmuyor. Elbette oluyor o da tam şu noktada. Bu kaygılı düşünceler günlük rutin hayatımızda bizim birçok işimize yarıyor. Veya yaradığını düşündüğümüz yerler oluyor. Bu kaygı sayesinde işimde başarıyı yakaladığımızı, aldatılmadığımızı, üzücü olayları daha az yaşadığımızı düşünebiliyoruz. Veya direkt işede yarayabiliyor. Bu sayede gerçekten işimde çok daha başarılı olabilirsiniz. Ama burada şu soru çok kıymetli işinizde başarılı olmak için günlük hayatınızda bu kadar bedel ödemeniz size ekonomik geliyor mu?
Günlük hayattan kopacak dendi kaygılı hal yaşamadan da başarılı olmanın mümkün olabildiği bir haya
Düşüncelerimi kontrol etmek istiyorum
Kaygının Doğası ve Baş Etme Yöntemleri*
Durup dururken senin de aklına mantıksız senaryolar gelip kaygın yükselmeye başlıyor mu? Bunun neden kaynaklandığını ve nasıl çözeceğini bu içerikte seninle konuşmak istiyorum.
Kaygı, doğası gereği zihnimizin önleyici korunma sistemidir. Ancak bu sistem bazen öylesine hassaslaşıyor ki, hani bazı arabaların alarmları olur, olmadık rüzgarda öter dururlar ve kafa şişirirler. Sen de her seferinde bakarsın, hırsız mı girmiş diye, halbuki ne hırsız var ne de ortada bir tehdit. İşte kaygı problemi yaşamak da tam olarak böyledir. Durduğunuz yerde havadan nem kapar ve sistem ötmeye başlar. Zihnimizde böyle gelişmiş bir organın kendisini üzüntü verici olaylara karşı verdiği anlama kıyasla, koruma azminden dolayı bu kadar hassas olabiliyor. Karşılaşmak istemediğin olayla kurduğun anlam ne kadar güçlüyse, kaygı mekanizması da o kadar tetikte olur ve tehdit verici her unsuru analiz etmeye başlar.
Bu aşamaya kadar zihninin kontrolü sanki sen de değilmiş gibi konuştuk. Ama kontrolün sende olduğu alanı yeniden işleyebiliriz. Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünün en sevdiğim yönü de bu. Üzüntü veren bir olay yaşadıktan sonra, buna bir anlam yükledin. Sonra, bu acı verici olaydan kendini korumak için sürekli yeni güncellemeler yaparak kendini geliştirdin. Ancak bu durum, o olayın sen de kaygı yaratmasını azaltmak bir yana, tersine artırdı. Bu süreçte böyle olmasını öğrenmiş olabilirsin, ama bunun böyle devam etmesi gerektiğini anlamına gelmiyor.
Kaygının doğasını anlamak, kaygıyla başa çıkma yöntemlerini daha etkili kullanmamıza yardımcı olur. Bu sebeple seninle birlikte psikolojik bir oyun oynayalım ve kaygının doğasını anlamaya çalışalım. Şimdi sana tek tek kelimeler vereceğim ve aklına gelenleri videoyu o an durdurup yorumlarda paylaşırsan, okuyacağım.
Hazırsan başlayalım:
- Köpek, at, uzun…
- Turuncu, deniz, gökyüzü…
- Saat, telefon, tablet…
- Biber, domates, yumurta…
Bu kelimeleri duyunca zihnin bu kelimelerle ilişkilendirme yapacak ve yaratıcı şekilde yepyeni bir anlam çıkaracak. Zihnimizin üretkenliği gerçekten fevkalade bir özellik, ama bu her zaman muhteşem bir özellik değil. Şimdi bir de şu kelimelere bakalım:
- Sevgili, mesaj, saat…
- Köpek, sokak, diş…
- Deniz, dalga, cankurtaran…
- Bilgisayar, mail, yönetici…
- Dolap, bina, enkaz…
- Soru, masa, optik…
Zihninize bu kelimeleri verdiğinizde otomatik olarak anlamlar çıkartmaya başlayacaktır. Bu, biz insanları diğer canlılardan ayıran gelişmiş ve yaratıcı zekanın göstergesi. Ancak bu zekanın en büyük handikabı, kendi kendine bu üretkenliğini sürdürmesidir. Her güzel şeyin bir bedeli muhakkak vardır; gelişmiş zihnin bedeli de bu oluyor. Peki, kaygılarımın sürekliliğinde bizim hiç mi katkımız olmuyor? Elbette oluyor; bu kaygılı düşünceler günlük rutin hayatımızda birçok işimize yarıyor veya yaradığını düşündüğümüz yerler oluyor. Bu kaygı sayesinde işimde başarıyı yakaladığımızı, aldatılmadığımızı, üzücü olayları daha az yaşadığımızı düşünebiliyoruz. Veya doğrudan işimize yarayabiliyor. Ama burada şu soru çok kıymetli: İşinizde başarılı olmak için günlük hayatınızda bu kadar bedel ödemeniz size ekonomik geliyor mu?
*Kaygıyla Baş Etme Yöntemleri*
Şimdi, kaygınızı yönetmek ve zihninizi sakinleştirmek için birkaç pratik öneri paylaşmak istiyorum. Bunlar, kaygı ile başa çıkma konusunda size yardımcı olabilir:
Elbette! İşte kaygının sadece üretilmiş bir düşünce olduğunu anlamaya yardımcı olacak ve dikkati bu seslerden alıp başka düşüncelere yönlendirecek teknikler:
1. *Radyo Sesini Kısma Tekniği*: Kaygılı düşünceler aklınızda dönerken, zihninizin bir radyo gibi çalıştığını hayal edin. Düşüncelerinizi sanki bir radyo sesiymiş gibi algılayın. Bu sesi yavaşça kısın ve daha pozitif veya huzur veren düşüncelere odaklanın. Örneğin, güzel anılarınızı, hedeflerinizi veya sevdiğiniz şeyleri düşünmeye başlayın.
2. *Gözlemci Pozisyonu*: Zihninizdeki kaygılı düşünceleri bir dış gözlemci gibi izleyin. Düşüncelerinizin bir filmdeki sahneler gibi geçmesini hayal edin. Düşüncelerinizi değerlendirin, ama onlara duygusal olarak bağlanmamaya çalışın. Bu, kaygıyı daha nesnel bir şekilde görmenizi sağlar.
3. *Farkındalık Yürüyüşü*: Dışarıda yürürken, çevrenizdeki her şeyi gözlemleyin. Ağaçların yaprakları, kuşların sesleri veya insanların yüz ifadeleri gibi detaylara odaklanın. Zihninizi bu detaylarla doldurmak, kaygılı düşüncelerden uzaklaşmanıza yardımcı olur.
4. *Duyusal Uyanma*: Kaygı anlarında, duygularınızı ve düşüncelerinizi bir kenara bırakıp duyularınıza odaklanın. Bir fincan kahve yapın ve kahvenin kokusunu, sıcaklığını ve tadını dikkatle hissedin. Bu, dikkatinizi başka bir yere yönlendirir.
5. *Kısa Meditasyon veya Nefes Egzersizleri*: Derin nefes alarak ve her nefeste zihninizdeki kaygılı düşünceleri "bırakıyorum" diye düşünerek, nefesinize odaklanın. Her nefeste kaygının sesi biraz daha azalacak şekilde hayal edin.
6. *Görselleştirme*: Kaygı anında, kendinizi sevdiğiniz bir yerin içinde hayal edin. Burası bir plaj, dağ veya bir orman olabilir. Bu yeri zihninizde canlandırarak kaygılı düşüncelerin sesini azaltabilirsiniz.
8. *Mizahi Yöntem*: Kaygılı düşüncelerinizi abartılı bir mizahi biçimde ifade edin. Düşüncelerinizi komik bir karakter gibi düşünün ya da onlara saçma bir ses verin. Bu, kaygıyı hafifletir ve düşüncelerinizi ciddiye almamanıza yardımcı olabilir.
9. *Zihin Haritası Oluşturma*: Kaygılı düşüncelerinizi bir kağıda yazın ve etrafına bu düşüncelerle ilgili olumlu düşünceleri, çözümleri veya karşıt düşünceleri yerleştirin. Bu, kaygının düşünce yapısını değiştirir.
10. *"Beni İlgilendirmeyen Düşünceler" Kutusu*: Kaygılı düşüncelerinizi bir kutuya yerleştirdiğinizi hayal edin. Bu kutu, sizi etkileyemeyecek düşüncelerle dolu. Düşüncelerinizi kutuya koyduğunuzda, artık onları kontrol edemeyeceğinizi ve bırakmanız gerektiğini fark edin.
Bu teknikler, kaygının sadece bir düşünce olduğunu hatırlamanıza ve dikkatinizi bu düşüncelerden uzaklaştırarak daha olumlu düşüncelere yönlendirmenize yardımcı olabilir. Her bireyin farklı yöntemlerden yararlandığını göz önünde bulundurarak, denemeler yapmanız faydalı olacaktır.
Sonuç olarak, kaygının hayatımızdaki yerini anlamak ve onu yönetmek, kendi zihnimiz üzerinde yeniden söz sahibi olabilmemizi sağlar. Unutmayın ki kaygılarınızla yüzleşmek ve onlarla sağlıklı bir şekilde başa çıkmak mümkündür. Kendinize karşı nazik olun ve bu süreçte ilerlemeye devam edin.
Psk. Dan. Timuçin Sesli
YouTube videosu olarak izle: https://youtu.be/0drOVVjn0bI?si=SFjbEB9W-6cxTWUX
Comments